FileServe

3 Haziran 2008 Salı

Şarap ve İnsan Sağlığına Etkileri


KALP DAMAR HASTALIKLARININ
EN İYİ KORUYUCUSU ŞARAP“FRANSIZ PARADOKSU”Bugün hala dünyanın birçok ülkesinde insanlar açlıktan ve kötü beslenmeden hayatlarını kaybederken, gelişmiş olarak adlandırılan ve ellerinde sayısız gıda maddesi bulunan sanayi ülkelerinde, insanlar “uygarlık”tan kaynaklandığı söylenen hastalıklardan ölmekte. Her gün bilincine biraz daha fazla vardığımız bir şey varsa o da yaşanan ciddi sağlık sorunlarının nedenlerinin yaklaşık yarım yüzyıldır batı ülkelerinin alışkanlık haline getirdiği beslenme şekline bağlı olduğudur.Gelişmiş ülkelerde, ölüm nedenlerinin çoğu kalp damar hastalıklarıdır. Amerika’da ise bu nedenle meydana gelen ölümler 2/3 oranındadır. Ölüme yol açan kalp krizleri aynı zamanda başka hastalıklardan dolayı da meydana gelebiliyor (şeker hastalığı, oburluk yada yüksek tansiyon). Bu kalp krizleri de genelde damar tıkanıklığından kaynaklanmaktadır. İçi LDL kolestrolden oluşan ve damar tıkanıklığına neden olan yağ depoları, bu damarların dayanıklılığını azaltır ve onların gerilmesine yol açar.Kalınlaşmaya başlayan kan ise pıhtılaşarak bir arteri tıkayabilir. Bu oluşumun meydana geldiği bölgeye göre değişik tip patolojiler meydana gelmektedir. Koronerler (kalbe kan pompalayan arterler) seviyesinde meydana gelecek bir kalp krizi, beyne kan pompalayan arterlerin kasılmasıyla meydana gelecek beyin kanaması riski ve göz retinası seviyesinde seviyesinde meydana gelecek bir pıhtılaşma da körlük riskini meydana getirecektir.Yüzyıllardır Amerikalılar kalp ve damar yolları hastalıklarından çekmektedirler: 1990 yılında 1,5 milyondan fazla Amerikalı kalp krizi geçirmiş ve çeyreğinden fazlası ölmüştür. 60 yaşından daha genç olan kişilerin yüz yüze kaldıkları bu hastalık nedeniyle dünyanın en güçlü devleti sayılan Amerika bu konuya el atmadan duramazdı.Bir kereliğine büyüklük komplekslerini bir kenara atan Amerika’lılar diğer ülkelerdeki ölüm oranlarını ve nedenlerini araştırarak bunun her yerde aynı olup olmadığını incelemeye koyuldular. 1980 yılında Prof. Ducimetiéré’in yedi bin insan üzerinde gerçekleştirdiği araştırma sonucunda batı ülkeleri arasında farklılıklar ortaya çıkmış oldu. Özellikle de Fransa’da kalp krizinden ölenlerin sayısı Amerika’ya göre oldukça düşüktü ve bu rakam %36 ile %56 arasında fark gösteriyordu.En şaşırtıcı olanı ise, bu araştırmanın aynı yaşta ve aynı hastalıklardan mustarip kişiler arasında yapılmış olmasıydı. Bu kişilerin hepsi yüksek tansiyon, kolestrol ve şeker gibi hastalıklardan şikayetçiydiler. Böylelikle bilim adamları, Amerika’larla aynı oranda yağ tüketiyor ve aynı oradanda yüksek kollestrolleri bulunuyor olsa da Fransız’ların daha az kalp krizi geçirdiklerini ortaya çıkardılar.“Fransız Paradoksu” su yüzüne çıkmıştı! Çünkü yılalrdır kolesreolden korkan ve paranoyaklaşacak kadar besin maddelerinden yağı çıkaran Amerika’lılar için bu sonuç oldukça karışıktı.1990 yılında WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) istatistiklerinden şu sonuçlar çıkmıştır:Yaşa göre ölüm oranları (100.000 İnsan için)Ülke: ABDAna Arter sonucu ölenler: 240Kandaki ortalama kolestrol: 2,09% Yağ tüketim oranları: %46Ülke: FRANSAAna Arter sonucu ölenler: 91Kandaki ortalama kolestrol: 2,33% Yağ tüketim oranları: %451981 yılında WHO’nun yirmi değişik ülkede ve kırk ayrı merkezde yürüttüğü büyük MONICA araştırması (Monitoring Cardiovascular Diseases) avrupa’daki ölüm oranlarını karşılaştırmıştır:100.000 kişi için ölüm oranı:*KYÖ=Koroner yetmezlik'ten ölenler,*TÖO=Toplam ölüm oranı,Şehir: / Ülke: / *KYÖ: / *TÖO:Glasgow / İngiltere / 380 / 1179Lille / Fransa / 105 / 1041Strasbourg / Fransa / 102 / 887Toulouse / Fransa / 78 / 575İşte bu yolla “Fransız Paradoksu”nu görmüş oluyoruz ve kuzey-güney doğrultusunda bir “eğim” farkediyoruz: Fransa’nın kuzeyindeki ölüm oranları Anglo-Sakson ülkelerinin ölüm oranlarıyla benzerlik göstermektedir. Bir tek güneydeki Toulouse şehri koroner yetmezlikten gelen ölüm oranlarının ne kadar düşük olduğunu bize göstermektedir.Dolayısıyla geriye bir tek bu “paradoksu” yorumlamak kalıyordu. Bu da epidemiyoloji tarafından gerçekleştirildi. Bu bilim dalı, hastalıklarla risk faktörleri arasındaki ilişkiyi ya da daha doğrusu bu ikisi arasındaki karşılıklı bağıntıyı araştırır. Beslenmenin içeriği tartışmasız bu farklılığı açıklamaktaydı. Bu epidemiyolojik araştırmalar bizi dört ana sonuca götürmektedir.· Ana arterlerden dolayı meydana gelen ölümlerin çoğu doymuş yağ ve taze süt ürünleri tüketimiyle eşit orandadır. Grafiklere baktığımızda, daha fazla doymuş yağ (hayvansal gıda) ve süt tüketen Anglo-Sakson ülkelerde bu ölüm oranı diğerlerinden daha yüksektir.Bu oran çoğunlukla balık tüketen Japonya’da ve sık sık zeytinyağı kullanıp az ya da neredeyse hiç süt tüketmeyen Akdeniz ülkelerinde daha düşüktür.· Yine içinde doymuş yağ bulunan peynirin bu grafikleri etkilemediği vurgulanmıştır. Bunun nedeni ise herkes tarafından bilinir: Peynirlerin içindeki yağ bağırsaklar tarafından tam olarak emilemez. Bunun nedeni ise bu yağların kalsiyum ile bir tür “sabun” oluşturması ve dosdoğru dışkıyla atılmasıdır. İşte bu nedenle büyük bir peynir tüketicisi olan Fransa bu grafiklerde iyi bir konumdadır.· Ana arterlerden dolayı meydana gelen ölümler, meyve, sebze ve bitkisel yağ oranıyla tersten hareket eder (hurma yağı hariç).· Aynı şekilde bu ölümler alkol tüketimine göre tersten hareket etmektedir. Ve bu alkollü içeceklerin arasında bir tek şarap açık bir şekilde bu hastalıkların ve ölümleri engellemektedir.Bir başka deyişle, bir ülkede kişi başına ne kadar çok şarap tüketilirse kalp ve damar yolları hastalıkları düşük olacaktır. Grafikler çok net bir şekilde Fransa, Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi şarap üreticisi ülkelerin ölüm oranlarının daha düşük olduğunu göstermektedir.Tam tersine Anglo-Sakson ülkelerde ve özellikle kuzey ülkelerinde bu oran ve risk üç kat, ölüm oranı ise dört kat daha fazladır ve bu bize Finlandiya ile Fransa arasındaki farklılığı göstermektedir. Grafikler sayesinde elde edilen sonuç ilginçtir. Bir ülke ne kadar az şarap tüketirse kalp krizi oranları bir o kadar artacaktır.Dolayısıyla ortaya çıkan bu dört etkenden (doymuş yağ, süt ürünleri, sebze ve meyve, şarap tüketimi) tartışılmaz olarak en çok şarap tüketimi “Fransız Paradoksu”nu açıklamaktadır.İşte Prof. Renaud da 1992 yılında en önemli tıbbi dergilerden biri olan Lancet’ye bu açıklamayı yapmıştır. Yine aynı şekilde vardığı bu sonucu 17 Kasım 1991 yılında bir Amerikan televizyonuna da yapmıştır. (Sixty minutes, CBS televizyonu). İşte bu program Amerika’ya bir bomba etkisi yaratmış ve o günden bu yana şarap tüketimi bu ülkede oldukça artmıştır.Ancak bu hastalıkların önlenmesi için bir tek şarap yeterli değildir, aynı oranda ne yendiği de önemlidir. Bu nedenle Fransa’da üç ayrı şehirde beslenme alışkanlıkları araştırılmıştır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

merhaba ben turna duman kapadokya meslek yuksek okulunda sarap uretım teknolojısı ve bagcılık bolumunde okuyorum.yazdıklarınız gayet acıklayıcı ve guzel bılgıler bızımle paylastıgınız ıcın tesekkur ederım.Ben bır sey ogrenmek ıstıyorum sertıfıka programlarınız varmı varsa eger bundan yararlanmak ısterım ve emınım okuldakı arkadaslarımda bana katılacaktır.Bızım okulumuzda genelde sertıfa programları olan ısletmeler veya kuruluslar bızlere semıner verırler eger boyle bı faalıyette bulunmak ıstersenız okulumuza beklıyoruz ılgınıze tesekkur ederım.